29 Şubat 2008 Cuma

-içten gelen sesler korosu gururla sunar-


"Ne zaman istersen arayabilirsin" dedi. Kapattık. Daha önce yüzlerce defa yaptığımız gibiydi telefonu kapatışımız. Ama kalp çarpıntılarım kulaklarımda müthiş bir uğultu yaratıyordu. 'Son'ları yaşamak yoruyor adamı. Belki yapraklar da ağaçlardan düşerken ağlıyorlardır, kötü hissediyorlardır. Evet evet kesinlikle böyledir. Yoksa sararıp kopmak o kadar kolay mıdır yani? Hiç sanmıyorum.

Neden arayayım ki ben onu? Neden aynı şeyi yaşayayım yine, bunu kendime neden yapayım? Zor zaptettiğim ellerimi neden titreteyim yine? Nefes alıp vermemi sıklaştıracak başka yollar da bulabilirim kendime elbet. Neden kolay olanı seçeyim ki? Biraz sonbahar yaprağı olayım. Söküleyim ait olduğum, tutunduğum daldan. Kanayayım, acıyayım.
Peki bunu hak ettim mi?
Hayır, etmedim.
Etmedik..

Zaten hangimiz layık olduğumuz hayatı yaşıyoruz ki. Sırf inat olsun diye de buna ağlanmaz deil mi ama?
..
Bugün o tramvay geçen caddede küçük bir insan gördüm. Tam yanından geçtim. Geçerken o olduğunu anlamıştım. Yüzüne baktım, aynı ifade vardı. Elinde sakız dolu küçük kutu.. insana insanlığını hatırlatan bakışlarıyla ağır ağır adım atıyordu. Hemen kafamı çevirdim. Ah dedim, keşke fotoğraf karesinde kalsaydın! Hiç zamanı değildi şimdi. O dakikadan beri beynim düşünceleri ortaya salıp salıp geri çekiliyor. Nasıl başa çıkıyorum hayret ediyorum.
..
Sırf yenilmemek için verdiğim uyuz cevaplar içimi acıttı. Bana değil, davranışlarımın önüne yapıştırıldı bir anda o italik yazılmış olan sıfat. Sinirliyim sandı ama sakindim ben konuşurken. Çok hızlı nefes alıyordum sadece. Onun da sinirbozucu bir sakinliği ve rahatlığı vardı.

*Şimdi, az sonra bir kahkaha atacağım ve sesim; tam ortasında bulunduğum dört duvara çarpıp dağılacak ve ben buna kısaca yankı diyeceğim.

Gerçekten de yalnızca gölgesi miydi yerlerde olan? Nedir ki gölge? Kaşı, gözü ve aklı olmayan, kalpsiz, her gün her defasında sen olmaya çalışan siyah bir iz. Eee hanginiz hanginiz peki?

Bunu düşünürken sırt çantamın ön cebinde darmadağın olmuş, sapı olmayan bir çiçek buldum. Sanırım bir zamanlar bir güldü. Kurumuş koyu sarı yaprakları benden habersiz bir bir kopmuş. İnsan bunun için ağlar mı? Oturdum ağladım üşenmeden.

*Beceremedim kahkaha atmayı. Yapmacık oldu.
Hoşlanmam yapmacık olmaktan.
Bi'şey anladın mı?
Anlayamazsın.



Bilge.

Hiç yorum yok: