17 Şubat 2008 Pazar

saat iki düeti
..

dumanların boğuluyor ruhumun odalarında
mum ışığında
hatıralar dökülüyor sanki gözlerimin önünden
bir sonbahar akşamında rüzgarla savrulan yapraklar gibi

bana biraz yalan söyle bu gece, biraz
ihtiyacım var olur mu?
hayatı yalanlardan kurtaran insanlar çıkmadı karşıma
alışkanlığım belki de bundan..
belki de doğru olduğunu kabul etmek istemediğindir hayat!

çiçeklerimdi tüm sevdiklerim
onlar da soldu günün birinde
yine kış geliyor üşüyeceğim
hatta üşüyorum ellerim yok.

hep gidişler görüyorum arkama baktığımda
ellerim karanlıkta kalıyor
gün ışığı uzakta
umut dolu yarınlar öyle erişilmez ki ufuklarımda
şimdi yosun olacak her yer

sana anlatamamak kendimi, o kadar üşüttü ki beni, düşlerimde çıkan yangını bile hissedemedim. içimden kopup gelen bütün dizeler sadece zihnimde döndü durdu, geçmedi geçemedi yazıların diline, şarkı söylemek istiyordum oysa bu gece, bir dalga bekliyordum ufuk çizgisinden gelen, ama o hırçın dalga gelmedi kıyılarıma!

ne fırtına bu gece yarısı?

oysa rüzgarlar dinmiş sanıyordum, niye bu kadar hırçın o sessiz dalgalar şimdi?

gece yine derin, yine karanlık, düşlerim esir kuytularında..

tüm bekleyişim derin sessizliğinmiş meğer, kalmamış vakit karanlığın gölgesinden kaçan ruhumun ışığa koşmasına, çıkamadım hala üşüyorum o derin kuyuda..

ben her gece üşüdüm yalnız karanlığımda, ne gözyaşları döktüm çaresiz yalvarışlarda, vurulan yüreğimdi senin savaşlarında..

yüzünden düşen bin parçadan biriyim, en son düşen ben miyim bakışlarından?
kül rengi hayalerinde kendimi buldum
sensizlik bir uçurum
tut beni düşüyorum.

bana benziyor yüreğin sanki
senin yüreğinin yansıyan aksi benimki..


Bilge.

2 yorum:

Yolcu dedi ki...

yeni başlamışsın sanırım yazmaya ama güzel yazıyosun devam et ;)

polielapia dedi ki...

yazmaya yeni başladım sayılmaz aslında
ama yayınlamaya yeni başladım
teşekkür ederim
:)